27 Ağustos 2012 Pazartesi

Aptallık

  Aptallığın bi ölçütü var mıdır ?
  Aptal olduğumu düşünüyorum,tam bir aptal.. Her şeye mal mal atlayıp hemen inanan,her söylenen doğru sanan bir aptal. Az mı aptalım çok mu? Bunu sormak da ne aptalca dimi?
  Biri A dediğinde hemen inanmamak lazım,belki adam A derken aslında içinde Z diyo da sen göremiyosun dimi? Bir düşün dimi,bir kafa yor. Biraz şu saksını çalıştır da kafa yor..
  Her şey cidden çok salak. Çok boş.. Herşey. Bir ara facede herkesin sayfasında bokum gibi olmuş işte zaman tüneli yazardı,fark etmeden geçenler filan yapmıştı. Şu an herşey bokum gibi.. En inandığım,en güvendiğim şey de bokum gibi.
  Eskiden çook küçükken günlüğüm vardı kilitli militli.. Hoş kilidi de diğer çekmecede dururdu,o zaman da aptalmışım işte.. O zamanalr sevgili günlük diye başlar kime kızdıysam kime küstüysem yazarda yazardım. Sonunda rahatlamış bir halde kapatırdım kapağını. Eh şimdi rahatlayamıyorum. Öyle içimde kalıyo,atıyorum içime atıyorum içime.. Hep atıyorum içime ben. Hep aptala yatıyorum aslında. Hep aptalım aslında hep..
  Aptal ve kırgınım..
  Aptal ve kızgın..  ve üzgün..

17 Ağustos 2012 Cuma

Karanlık

   Üniversiteye başladığımdan beri bir türlü uyku düzenim olmadı ama bu ara iyice sapıttı. Saat 3'ten sonra tamamen açılıyorum.. Annemlerin dırdır etmeyeceğini bilsem arabayı alıp gezesim var gün ağarana kadar.. Bu ara sınavım olmadığı için aslında moralim iyi,mutluyum da.. Ama yine de fark ediyorum ki melankoli benim derinime işlemiş. Belirgin bir şekilde karakterimin bir parçası olmuş. Efkarlanmam için bi derdim olmasına hiç ama hiç gerek yok..
  Şuan perdeyi tülü açtım bilgisayar ışığında bi yandan müzik dinleyip bir yandan dışarıya bakıyorum. Ağaçların arkasında bir apartman var ama herkes uyuyodur zaten düşüncesiyle rahatım.. Yoldan biri geçerse görebilir belki ama zıplaması filan lazım.

 

  Hayatta durmadan bişeyleri erteliyorum bunu fark ediyorum bu ara her yalnız kaldığım an. Hep arkadaşlarımın hayatını dinleyip yorum yapıyorum. Onların başarılarıyla mutlu da oluyorum. Eve gelince öyle bir psikolojide oluyorum ki sanırsın marsa gittim de geldim. Aslında benim adam akıllı yaptığım bir şey yok. Bir zevk alarak yaptığım fotoğraf çekmek vardı onu da yapmıyorum artık. Makina öyle duruyo çekmecede. Neden böyleyim onu da bilmiyorum. Değişebilir miyim? Bilmiyorum.. Değişsem nasıl bişi olurum onu da bilmiyorum..

14 Ağustos 2012 Salı

We'll Be Old

  Deliler gibi saçımı platine boyatıp perma filan yaptırıp böyle saça sahip olmak istiyorum.. Hem de deliler gibi. Takmış durumdayım.. İlk defa bu kadar özeniyorum ya.. İşte bu kadının saçlar;


Farklı Düşünceler

  Sanırım ben yazma özürlüyüm. Kırk ayrı şekilde başlayıp silip yine bön bön bakar mı insan ekrana :) Zaten bazen bir şey anlatmaya çalışırken de bunu yaşıyorum. O an kafam biraz da karışıksa haydaa A demem gerekirken gidiyorum M'ye belki de Z'ye. Sonra toparlayacağım diye uğraşıp duruyorum. Tabi bu tam da böyle olmuyor ama ben içimde bunları yaşıyorum o an..

  Bir arkadaşım var İstanbul'da okuyor. Hayvan gibi puan yapmıştı hatta,baya baya başarılı denen tiplerden.Boun bu borumu gibisinden. Neyse..Oturup konuşuyoruz eskilerden yenilerden. Nasıl geliyorsa konu bu doğunun durumuna geliyor. Sonra hükümetin haline. Öyle garip ki. İstanbul'un en elit yerinde yaşayan kızın düşünce yapısı tamamen şu yönde, 'Aaa! Yok canım o kadar da yapmazlar abartmasın kimse. Artık her genç yurtdışında okuyacak nerdeyse ne kısıtlamasından bahsediyorlarmış. Hangi devirdeyiz' Neyse konuşma böyle devam ediyor. Sonrasında şapır şupur herkes evine. Başka bir gün başka bir arkadaşla buluşuyoruz. O da afyonlu. Gayet muhafazakar bir ailesi var. Kendisi de öyle aslında. Dışarıdan bakan kimse anlamaz gerçi kapalı falan değil. Onunla konuşurken de konu aynı yerlere geliyor bir şekilde. Sanırım ben getiriyorum farkında olmadan. Onun yorumu tamamen farklı 'Canım benim zaten sen de kabul etmelisin alkol kötü bir şey.Sen de içme hatta. Yasaklamaları faydalı bir durum. Hem İzmir yasak gelecek en son yer olur öyle bir şey olsa merak etme yani..' Alkol konusunu sadece örnek olarak verdim gerçi,genel konuşma bu şekilde. Kısıtlamaların aslında gerekli olduğu vs vs.

  O kadar uç fikirlerle aslında iç içe yaşıyoruz ki bazen garibime gitmiyor değil.. Bir kısım yakın gelecekte tamamen dini kurallara göre yaşayacağımızı düşünürken diğer kısım her yeni gün daha da ilerliyoruz gibi düşünüyor. Aynı ülkedeyiz ama bambaşka kafalardayız cidden..

  Düşününce, bazı insanlar vardır ya. Ben vatanımdan uzakta asla yapamam der. Vatan gibisi var mı ya şeklinde düşünürler. Onlardan olmadığıma kesinlikle eminim. Yurtdışına yerleşme imkanım olsa tümden valla yerleşirim hatta annemleri de almaya çalışırım. Abim kendi başının çaresine baksın :) Tabi bunları planlayabilmek için burda başarılı olmak lazımdı. Daha okulunu bitiremiyorsun,okul sınav dendiğinde ilkokul çocuklarının ilk okul günü gibi mideme bi bulantı hissi geliyor artık. Hele ki o sınavlarda hocaların karşısında dikilip de ben çıkiyim hocam demek tamamen fobi haline geldi. O yüzden fazla uçmayıp tekrar yere inmek lazım. Zaten bu hallere düşmemin nedeni de ne zaman sınav dönemi gelse hayal dünyamın bir anda deliler gibi genişlemesi. 'Ben neden çalışıyorum ki? Ben kitap yazmalıyım,ben resim yapmalıyım,ben keman çalacağım' şeklinde çeşitli hayallere bürünüp ders çalışmak yerine başka şeylere merak sarmamdan oldu.. Hayal kurmayı artık bırak da önündeki engelleri aş bi dedi şuan içimdeki ses..

  Gerçi şuan hemen düşünce yapımı değiştiriyorum ve kendime ''HALA GEÇ DEĞİL! '' diyip,kendimi buna zorla inandırıp çekiliyorum....