4 Kasım 2012 Pazar

Terapi

                                                Gece gece terapi etkisi yapan şarkı..

 

Koskoca

 Koskoca pişmanlıklarla dolu her yan..

3 Kasım 2012 Cumartesi

Belki


     Belkide hayat hep böyledir ama gözlerimiz ardını görmüyodur.. Görebildiklerimizle aslı aynı mıdır illa ki? Belki de bambaşka bi hayatta çocukların elinde onların dünya demedikleri toparlak oyuncakalr vardır,oynayıp zaman geçirdikleri. Belki biz de o dünyalardan birinin içine tıkılmış kalmış canlılarızdır. Belki görmediğimiz parmaklardır bizim ''Azrail geldi canını aldı.'' dediğimiz.. Kim bilebilir ki bunun aslını..


    Ve belki korkup durduğumuz ölüm aslında herşeyin başlangıcıdır. Belki herşey tamamen biticek,belki de bambaşka birşey başlayacak.. Kim bilebiliyo ki bunları da herkes emin herşeyden..

1 Kasım 2012 Perşembe

...

Lanet okuyorum herşeye.. Hayatımdaki her parçaya,tek bi zerresine kadar,hepsine.. Bazen diodum ki belki ilerde gün gelir tekrar inancım olur ama her geçen gün daha da nefret ediyorum herşeyden..Biliyorum olsaydı adalet olurdu,hiçbirşey böyle olmazdı. Lanet okuyorum herşeye tüm kalbimle....


29 Ekim 2012 Pazartesi

Belirsizlikler..

  Yaklaşık 10 günlük tatil bitti,geçti,gitti..Yurda yarın döneceğim için bi yandan huzursuzum çünkü istemiyorum o her an birilerinin olması durumunu.. Kafa dinlediğin,oturup düşündüğün sana ait bi dört duvar yok. Diğer yandan bu 10 gün bana yetti de arttı bile aileyle geçirmek için. Fazlası sıkmaya başlıyor bi yerden sonra. O yüzden mutlu muyum değil miyim pek emin değilim. Eve çıksam en iyisi olucak ama şimdilik öyle bir durum yok bu dönem..
  Blogum olduğunu bile unutmuşum ama hatırlatan kişi saolsun,şuan içimi dökebildiğim yere kavuşmuş gibi hissediyorum kendimi.. Takıldığım,bu aralar ruh halime en uygun bulduğum şarkıyı da belirtmezsem olmaz..



  Belli bi dönemim oldu,ilk 4 hafta Ankara'ya gittiğim.O dönem yeni yurt vs,yeni tiplere alışma durumundan olsa gerek pek düşünceli değildim..Ama bu bayramı nasıl geçirdiğimi bir ben bilirim.Bir de.. diyen cümleyi kuramayacağım ne yazık ki..Neyse..Bayramın başı zaten rezaletti,otobüsü kaçırmam,mal gibi aştide kalmam vs vs..

  Bazen öyle garip geliyor ki tüm hayat,düzen yani.. Belki de yetiştirilme tarzı,tam olarak ne olduğunu bilemedim şuan..Sanki istediğin hayatı yaşayamıyormuşsun gibi.. Ve istesen yaşayabilirsin,herşeyi aileeni arkadaşlarını herkesi karşına alıp.. Ama nasıl bi kafa yapısıysa artık yapamıyosun çünkü kendini tanıyosun. Yaptıktan sonra yaşıyacağın pişmanlıkları biliyosun önceden,tek tek hem de.. Ailenin ne tepki verceğini biliyosun ki aile deyip durmam pek doğru değil çünki tek taktığım aslında sadece annem.. Ve sonunda annenin de nasıl üzülceğini biliyosun. İkilemde kalıp duruyosun o yüzden..Bir karara varıyosun,tamam diyosun ya bitsin ve kafam rahatlasın! Artık bunları düşünüp durmiyim.. Tamam söyleyeceğim ona da bitsin diye.. En başta o da ben de üzülücem ama en azından sonunda tüm bu belirsizlikler biticek.. Diyosun diyosun ama yine yapamıyosun çünkü biliyosun ki onunlayken mutlusun. Onun da öyle olduğunu hissediyosun.. Hiç bi halt edemiyosun bu durumda..

  Şuan şarkıda da dediği gibi çıkıp uçuş saati gelene kadar sadece sürsem sürsem başka hiç bişi yapmasam.. Arkadaşımla konuştuk bugün saatlerce..Tabi bu ilişkiden bahsedemiyorum. Ama genel olarak diğer konulardan bahsederken fark ettik ki o da ben de o kadar çok sorguluyoruz ki herşeyi.. Tümünü bu hayatın yani.. İlla ki başkaları da sorguluyodur ama herkesin bu kadar çok kafa patlattığını sanmıyorum,o da sanmıyomuş.. Bir dönem bi kitap okumuştum,orda ki anlatılan aklıma geliyo bu ara sık sık.. Kısaca, hayatta 2 tip insan var.. Mutluyum diyebilenler ve mutsuz değilim demekle yetinenler.. Mutsuzum diyenler de vardır illaki ama sanırım mutluyum diyebilmek için çok şey beklememek lazım hayattan..Belki de şartları deiştirebilmek için cesaretli olabilmek lazım,bilmiyorum..

  Hem bu ilişkide her zaman mantıklı,koruyucu olanı oynadım hem de genel olarak hayatımda hiç bireysel kararlar veremedim. Okuldan örnek vermem gerekirse,kesinlikle ama kesinlikle bu okula devam etmek istemiyorum,sonrasında öss vs de istemiyorum ama yine de ''Ben okulu bırakıyorum,o kadar!'' diyemiyorum hiç bir şekilde.. Bir dönem afrikada bir rehabilitasyon merkeziyle yazışmıştım,kabul de etmişlerdi oraya ama tabiki sonrasında yattı.. Zaten orası dünyanın en can güvenliği olmayan yerlerinden biriymiş.. Ama hayal kurabilirsem şuan, isterdim öyle bir yerde sadece hayvanları tedavi etmeyle geçsin ömrüm.. Su ve yemek sorunu olmadığı sürece tabiki,gerçekçi de olmak lazım.. Çevremdekiler genelde ilerde çok para kazanma derdinde. O durumdakilerin de çok mutlu olmadıklarını düşündüğümden midir yoksa zaten bizim de durumumuz yeterli olduğu için midir bilmem hiç öyle hayaller kuramıyorum ilerisi için.. Bi araba hayalim oldu hep,o da eski bi mustang başka bişi diil..

  Konudan konuya uçmuşum,şuanda da kafamda binlerce şey var sanki,toparlama özürlüsü olarak tabiki toparlayamıyorum..Sanırım hayattan tek istediğim özgürce kararlar alabilicek karakteri edinebilmek,kimseden çekinmeden.. Belki de biraz da başkalarını umursamadan davranabilicek gücü elde etmek.. Ve başkalarına göre yaşamadan sadece kendi hayatım için huzuru arayabilmek...

7 Eylül 2012 Cuma

Sikindirik ruh hali



 'Bencillik' kelimesine takmış durumdayım.. Kendimi anlatmaya çalıştıkça saçmalayıp anlatamamaktan yoruldum. Ve anlatamadıkça sanki dünyanın en bencil yaratığıymışım damgası yemekten de bıktım. Düşündükçe üzülüyorum ama üzüldüğümü gösteremiyorum.. En yakınım dediğim insanla aramız soğuyo da soğuyo.. Denildiği gibi bencilin tekiysem empati kuramıyosam neden bunun üstüne bu kadar kafa yoruyorum,öyle olsa şuan kıçımda pirelerin uçuşması gerekmiyo muydu?
  Sanırım ömür boyu derdini anlatamayan biri olarak kalıcam böyle durumlarda..Hayır diyemedikçe yıllar içinde öyle bir arkadaşlığa dönüyo ki olay,yani dönmüş ki,sırf tek taraf versin hep ona göre yapılsın planlar,diğer taraf bişeye hayır diyebildiğinde de dünyanın en bencil insanı olsun.. Bok.
 

1 Eylül 2012 Cumartesi

Uzanırken

   Hafiften bir karın ağrısı nedeniyle öyle uzanmışken dedim ki diğer bloglara bir göz atıyım.. Fark ettim ki makyaj giyim kuşam üzerine bloglar hiç bana göre diil.. Okurken sıkıntı bastı kaçtım. Eyelinerım mı bitti rimelim mi bitti gidip alıp geliverdiğimden hiç ''hmm şu marka nasıl? Bu marka nasıl?'' diye araştırmadığımdan olsa gerek pek bi sıkıcı geldi ne yalan söyliyim..
   Pek bi yazıcak şeyim yok.. Ancak şu Esra Elönü denen kadından cidden hiç haz etmiyorum.Tabi kime ne benim haz edip etmediğimden ^^Sadece dün habertürkte izlerken sinir katsayımı kaldırmıştı,şimdi de programın özetlerini haber sitelerinde görünce yine aklıma geldi. Sözde aykırı dinci olup dikkat çekmek kolay olsa gerek. Giyimi kuşamı makyajıyla da çekiyo zaten ancak başkalarından fikirleri ve tarzı konusunda saygı bekleyen bir insan başka fikirlere saygı duymuyorsa buna ne demeli?

Samimiyet

   Bazı anlar var, söylenen sözlerin hiç ama hiç bir anlamı yok.
   Süslü püslü sözler diil ihtiyaç duyduğum,
   Sadece samimiyet..Gerçekten samimi ve içten davranışlar..

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Aptallık

  Aptallığın bi ölçütü var mıdır ?
  Aptal olduğumu düşünüyorum,tam bir aptal.. Her şeye mal mal atlayıp hemen inanan,her söylenen doğru sanan bir aptal. Az mı aptalım çok mu? Bunu sormak da ne aptalca dimi?
  Biri A dediğinde hemen inanmamak lazım,belki adam A derken aslında içinde Z diyo da sen göremiyosun dimi? Bir düşün dimi,bir kafa yor. Biraz şu saksını çalıştır da kafa yor..
  Her şey cidden çok salak. Çok boş.. Herşey. Bir ara facede herkesin sayfasında bokum gibi olmuş işte zaman tüneli yazardı,fark etmeden geçenler filan yapmıştı. Şu an herşey bokum gibi.. En inandığım,en güvendiğim şey de bokum gibi.
  Eskiden çook küçükken günlüğüm vardı kilitli militli.. Hoş kilidi de diğer çekmecede dururdu,o zaman da aptalmışım işte.. O zamanalr sevgili günlük diye başlar kime kızdıysam kime küstüysem yazarda yazardım. Sonunda rahatlamış bir halde kapatırdım kapağını. Eh şimdi rahatlayamıyorum. Öyle içimde kalıyo,atıyorum içime atıyorum içime.. Hep atıyorum içime ben. Hep aptala yatıyorum aslında. Hep aptalım aslında hep..
  Aptal ve kırgınım..
  Aptal ve kızgın..  ve üzgün..

17 Ağustos 2012 Cuma

Karanlık

   Üniversiteye başladığımdan beri bir türlü uyku düzenim olmadı ama bu ara iyice sapıttı. Saat 3'ten sonra tamamen açılıyorum.. Annemlerin dırdır etmeyeceğini bilsem arabayı alıp gezesim var gün ağarana kadar.. Bu ara sınavım olmadığı için aslında moralim iyi,mutluyum da.. Ama yine de fark ediyorum ki melankoli benim derinime işlemiş. Belirgin bir şekilde karakterimin bir parçası olmuş. Efkarlanmam için bi derdim olmasına hiç ama hiç gerek yok..
  Şuan perdeyi tülü açtım bilgisayar ışığında bi yandan müzik dinleyip bir yandan dışarıya bakıyorum. Ağaçların arkasında bir apartman var ama herkes uyuyodur zaten düşüncesiyle rahatım.. Yoldan biri geçerse görebilir belki ama zıplaması filan lazım.

 

  Hayatta durmadan bişeyleri erteliyorum bunu fark ediyorum bu ara her yalnız kaldığım an. Hep arkadaşlarımın hayatını dinleyip yorum yapıyorum. Onların başarılarıyla mutlu da oluyorum. Eve gelince öyle bir psikolojide oluyorum ki sanırsın marsa gittim de geldim. Aslında benim adam akıllı yaptığım bir şey yok. Bir zevk alarak yaptığım fotoğraf çekmek vardı onu da yapmıyorum artık. Makina öyle duruyo çekmecede. Neden böyleyim onu da bilmiyorum. Değişebilir miyim? Bilmiyorum.. Değişsem nasıl bişi olurum onu da bilmiyorum..

14 Ağustos 2012 Salı

We'll Be Old

  Deliler gibi saçımı platine boyatıp perma filan yaptırıp böyle saça sahip olmak istiyorum.. Hem de deliler gibi. Takmış durumdayım.. İlk defa bu kadar özeniyorum ya.. İşte bu kadının saçlar;


Farklı Düşünceler

  Sanırım ben yazma özürlüyüm. Kırk ayrı şekilde başlayıp silip yine bön bön bakar mı insan ekrana :) Zaten bazen bir şey anlatmaya çalışırken de bunu yaşıyorum. O an kafam biraz da karışıksa haydaa A demem gerekirken gidiyorum M'ye belki de Z'ye. Sonra toparlayacağım diye uğraşıp duruyorum. Tabi bu tam da böyle olmuyor ama ben içimde bunları yaşıyorum o an..

  Bir arkadaşım var İstanbul'da okuyor. Hayvan gibi puan yapmıştı hatta,baya baya başarılı denen tiplerden.Boun bu borumu gibisinden. Neyse..Oturup konuşuyoruz eskilerden yenilerden. Nasıl geliyorsa konu bu doğunun durumuna geliyor. Sonra hükümetin haline. Öyle garip ki. İstanbul'un en elit yerinde yaşayan kızın düşünce yapısı tamamen şu yönde, 'Aaa! Yok canım o kadar da yapmazlar abartmasın kimse. Artık her genç yurtdışında okuyacak nerdeyse ne kısıtlamasından bahsediyorlarmış. Hangi devirdeyiz' Neyse konuşma böyle devam ediyor. Sonrasında şapır şupur herkes evine. Başka bir gün başka bir arkadaşla buluşuyoruz. O da afyonlu. Gayet muhafazakar bir ailesi var. Kendisi de öyle aslında. Dışarıdan bakan kimse anlamaz gerçi kapalı falan değil. Onunla konuşurken de konu aynı yerlere geliyor bir şekilde. Sanırım ben getiriyorum farkında olmadan. Onun yorumu tamamen farklı 'Canım benim zaten sen de kabul etmelisin alkol kötü bir şey.Sen de içme hatta. Yasaklamaları faydalı bir durum. Hem İzmir yasak gelecek en son yer olur öyle bir şey olsa merak etme yani..' Alkol konusunu sadece örnek olarak verdim gerçi,genel konuşma bu şekilde. Kısıtlamaların aslında gerekli olduğu vs vs.

  O kadar uç fikirlerle aslında iç içe yaşıyoruz ki bazen garibime gitmiyor değil.. Bir kısım yakın gelecekte tamamen dini kurallara göre yaşayacağımızı düşünürken diğer kısım her yeni gün daha da ilerliyoruz gibi düşünüyor. Aynı ülkedeyiz ama bambaşka kafalardayız cidden..

  Düşününce, bazı insanlar vardır ya. Ben vatanımdan uzakta asla yapamam der. Vatan gibisi var mı ya şeklinde düşünürler. Onlardan olmadığıma kesinlikle eminim. Yurtdışına yerleşme imkanım olsa tümden valla yerleşirim hatta annemleri de almaya çalışırım. Abim kendi başının çaresine baksın :) Tabi bunları planlayabilmek için burda başarılı olmak lazımdı. Daha okulunu bitiremiyorsun,okul sınav dendiğinde ilkokul çocuklarının ilk okul günü gibi mideme bi bulantı hissi geliyor artık. Hele ki o sınavlarda hocaların karşısında dikilip de ben çıkiyim hocam demek tamamen fobi haline geldi. O yüzden fazla uçmayıp tekrar yere inmek lazım. Zaten bu hallere düşmemin nedeni de ne zaman sınav dönemi gelse hayal dünyamın bir anda deliler gibi genişlemesi. 'Ben neden çalışıyorum ki? Ben kitap yazmalıyım,ben resim yapmalıyım,ben keman çalacağım' şeklinde çeşitli hayallere bürünüp ders çalışmak yerine başka şeylere merak sarmamdan oldu.. Hayal kurmayı artık bırak da önündeki engelleri aş bi dedi şuan içimdeki ses..

  Gerçi şuan hemen düşünce yapımı değiştiriyorum ve kendime ''HALA GEÇ DEĞİL! '' diyip,kendimi buna zorla inandırıp çekiliyorum....
 

31 Temmuz 2012 Salı

Huzur..

  Uzun zaman sonra bugün gerçekten bir iç huzur yaşıyorum. Eskiden düşündüğüm tonlarca şey şuan o kadar yanlış geliyor ki.. Sınavlar,suçluluk psikolojisi,çevre baskısı beni yemiş bitirmiş..

  Fark ettim ki aslında ben seviyorum ya.. Evet mezun olamıyorum,belki olamayacağım da ama ben yaşamayı seviyorum.. Ben birşeyleri bitirmek istemiyorum ki. Ve ben aslında çok şey de beklemiyorum hayattan. Bunu da fark ettim. Zaten çok şey bekleyen kim elde etmiş ki hepsini..

  Gerçekten çevremdeki güzellikleri hep görebilmek istiyorum. Başıma ne gelirse gelsin,deliler gibi bunalsam da çevremi görebilmek istiyorum ben. Minik bir kedi yada köpek yavrusu gördüğümde arabayı kenara çekip onu sevebilmek istiyorum. Bir duvarda süleymancık gördüğümde onu izlemek istiyorum. Yağmur yağdığında kaçıp saklanmak yerine her bir damlasını hissetmek istiyorum. Ne yazık ki inancım çok önceden sıfırlandı ama başımı gökyüzüne dikip dua etmesem bile yaşamın güzelliğini düşünerek gözlerimi kapamak istiyorum.Uyuyamadığımda ağlayarak değil şaşkın dedeye bakarak sabahı etmek istiyorum.Bunları bana başka biri deseydi belki içimden 'Öf pembe gözlüklü biri daha!' derdim önceden ama şuan gerçekten istiyorum bunları.

  Ve gerçekten, insanları dış görünüşüne bakmadan dinleyebilmek anlayabilmek istiyorum. Bacakları olmayan birinden gözlerimi kaçırarak değil ben,sen yada bir başkası gibi garipsemeden iyi günler dileyerek geçmek istiyorum yanından. (Ankara'da gözümün önünde bir adamın böyle bir adama muamelesine şahit oldum daha dün)

 
  Bir de o boktan psikolojiden çıktığım için artık geleceğime de gayet olumlu bakabiliyorum. Oldum olası arabalara bakıp hayal kurarım ilerde şunu alıcam bunu alıcam diye. Ama gerçekten iç huzur herşeyden önemli ve alacağım parayı sallamadan az bir maaşla gönüllü gibi yapmak istiyorum mesleğimi. Alacağım arabayı da ikinci el hatta baya bi eski alıveririm ölmem ya. Düşük bir maliyetle belki büyük bir barınak bile açabilirim 5-10 sene sonra kim bilir..

  Bazen öyle kendimi başkalarının düşüncelerine takıyorum ki,sadece onların düşüncelerine adapte olmuşum ki bu hayatın benim olduğunu unutmuşum gitmiş. Kendi fikirlerim yok olmuş gitmiş. Git gide kendi kendimi çekmişim karanlık düşüncelere. Bu sabah uyandım,bayadır başucumda çekmecemde duran ilaç kutularına bakınca acıdım kendime,onlara bakıp ne salak düşüncelere kapılmışım. Ne uğruna? Mezun olamıyorum diye mi?

  Ve fark ettim ki öyle çok kendimi inandırmışım ki benden bir bok olmaz fikrine..Evet belki insanların ''Oo! Bilmem kimlerin kızı şöyle olmuş,şunu yapmışım biliyor musun?'' şeklinde övdükleri türden bir bok hiç bir zaman olamayacağım ama en azından olmak istediğim gibi olmak istiyorum ve olmamama hiç bir neden yok.. İşte böyle...

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Mast.

  Bazen gözleriniz açıktır ama dalmış gitmiş olursunuz ya etrafı görmeden.. Aynen o şekle girmişim farkında olmadan. Hangi ara elimi oraya götürdüğümü bilmeden elim malum yerde. Önümde yine kitaplar,görenlerin öh! ansiklopedilerden kalın be bunlar diyeceği tarzda kitaplar. Öyle dalmışım ki. Aklımda eskide kalmış hisler,heyecanlar,hazlar..

  Özlediğim şey asla kişiler değil geçmişte kalan. Sadece yaşanılan o anlar. Tatmin olamıyor muyum? Yo oluyorum bir şekilde ama sanırım şu kendi parmaklarımdan bıkkınlık geldi.

  Bir de,hep denir ya,erkeğin beyni aletinde filan diye. Kim demişse sallamış bence. Ya da benim beynim bazen erkeğinki gibi bir yapıya bürünüyor bilemedim. Bazen öyle hayaller kuruyorum ki, sözde buraya içimi dökmek için yazıyorum ama,buraya bile yazamam yani. O derece şeyler..


    Şanslıyım ki benim minik hiç böyle terbiyesizlik yapıp da izlemiyor,mışıl mışıl uyuyor :p

27 Temmuz 2012 Cuma

Öylesine Bir Yazı Daha

  Tam anlamıyla lise son dönemlerindeki halime döndüm. O zaman da böyleydi, 'Kızım çalış..Kızım pişman olacaksın' şeklinde haklı uyarılara maruzdum hep evde. Şimdi de yine aynı,liseli gibi hissediyorum kendimi ama nedense pek de mutluluk veren bir his değil.

  Anladım ki aileyi ne kadar seversek sevelim olmuyor.. Bir yerden sonra olmuyor. Kaç yaşına gelirsek gelelim onların yanında olduğun müddetçe yine onların dediğine uymalısın. Zaten uymayınca da suçluluk duyuyorum. 'Umurumda değil dedikleriniz ya! Ben gidiyorum sınav mınav s.kimde değil!' denmiyor yani doğal olarak. Bu sebepten şu son günlerde odamdaki masamla süper bir ikili olduk. Çeşitli oturuş şekilleri geliştirdim,tek bacak üstte,çift bacak üstte,dizler dayalı vs vs. Gayet iyi anlaşıyoruz yani. Masamın çekmecesi çeşitli karalamalarla doldu,abuk subuk resimler,abuk subuk denemeler. Ayak sesi mi duydum? Hoop çekmeceye.. Böyle garip günler geçirmekteyim yani. Geçirilmiş en sıkıcı yaz tatili yarışması olsa yüzde bin beş yüz ben kazanırım şu halimle.

  Sonuç olarak fark ettim ki ailenin yanında ders çalışmaya çalışmak korkunç. Kafam attı geç geleceğim yok. Yürümeye çıksam bile daha çıkarken, çok oyalanma da gel ders çalış şeklinde bir uyarı.. Zor yani.. Aile yanına geldin mi olmamalı sınav mınav.. Bir de bugünlerimde aralıksız dinlediğim şarkı saolsun,beni iyi mi ediyor kötü mü bilemedim hala. Ama bana göre hem dinlendirici hem depresif öyle ortaya karışık bir şarkı. Paylaşmadan edemeyeceğim;


  Dinlenesi.. Bir de dün gece uyumaya çalışırken dondurduğum hesabımı bir açayım dedim. Açtım,ona buna bakıyorum ne yapmışlar diye. 'İlk erkek arkadaş' olan kişi nişanlanmış filan. Üzüldüm mü hayır. Sevindim mi ona da hayır. Hiç bir şey hissetmedim aslında. Sadece, o bile evleniyorsa vay anasını dedim bir an,o kadar. Daha bir şey demedim..

  Bir de,kendimce bir karar aldım. Sanırım hep uyduğum erteleme politikama bağlı olarak bu kararı aldım :) Şuan hiç birini veremesem de bu derslerin,diğer dönem son günlere bırakmadan adam gibi zamanında başlayacağım.. Bir de, okula mutlaka uğrayacağım,50 kere gittiğim dersler de olsa gideceğim. Şuan gayet inandım bu karara ama eylül gelince ne olur bilemedim :)

24 Temmuz 2012 Salı

B.k gibiyim..


  'Bok gibiyim..' Çevremdeki herkese bu cevabı vermek istiyorum.. Durmadan aslında iyiyim ben şeklinde kendimi kandırmaktan,çırpınmaktan bıktım.. Acayip yoruldum hatta.. Annem öyle bir halde yakaladı ki,bir şeyle oyalanınca sanki değişcekmiş gibi. Elimde törpü aynı tırnağı törpüleyip duruyorum bir yandan deli gibi ağlıyorum. Ankara'da olsam daha iyiydi,evde kaçacak yerde yok.. Anlatmaya çalıştıkça daha da ağladım, iki kelime edicem diye on kere hıçkırdım.. Annem beni ilk defa böyle gördüğünden olsa gerek, profesyonel kişilerden destek almam gerektiğine karar verdi..

  Öyle bir hal aldım ki, en yakınım dediğim insanlardan bile uzaklaşıyorum.. Telefonu ya açmıyorum ya da kapatıyorum.. Şuan kimsenin aşkını meşkini,gezdiği yerleri ya da eften püften sorunlarını dinlemeye gücüm yok. Böyle yaparak,kabuğuma çekilerek rahatlarım sanıyorum ama bu sefer tek başıma daha da bunalıyorum. Ne kadar bencil bir yaratık oldun sen diyorum kendime.. İnsan her huyundan her şeyinden nefret eder mi? Ben ediyorum işte,her zerremden her fikrimden,beni ben yapan her şeyden nefret ediyorum. Ben hangi ara bu hale geldim onu da bilmiyorum aslında. Yani düşünüyorum ne zaman böyle oldum ben diye ama cidden o zamanı bulamıyorum.. Zamanla farkına varmadan birikmiş birikmiş ve şu aralar da patlamaya çalışıyor sanırım.

 Gün içinde mal mal planlar yapıyorum,bir kutu bundan içsem ya da şöyle yapsam gibi şeyler. Sonra diyorum ki kendime kızım sen ergen misin napıyorsun,düşündüğün şeylere bak.. Zaten hiç öyle olaylı bir ergenliğim olmamıştı,sorunsuzdum yani,şimdi mi yaşıyorum bunu nedir.

 En eski arkadaşım var bir tane,cidden en eskisi ve en yakını.. Yani yakınıydı.. Şuan onunla bile arayı açıyorum gibi. Neyin var noluyor sana diyor tabi. Cevap veremiyorum. Nasıl verebilirim.. Aslında bir sorun yok sadece mezun olamıyorum,artık sınavlara bile girmiyorum zaten kalacağım diye düşünmekten mi diyim. Kız bana götüyle güler bunu mu bu kadar dert ettin diye. Ama sonra başka bir arkadaşım aradı,dayanamayıp açtım ayıp olmasın diye. Konuşuyoruz.. Çoktan mezun oldu ki kız benden küçük. İş bulmuş ama bir sorunu varmış,peşinde iki erkek varmış karar veremiyormuş. Anlattı anlattı..O şunu dedi bu bunu dedi,(al dedi git dedi)bu şöyle ama şu böyle.. Ne yapacağım bilmiyorum.. Eh dedim ikisi de makul,bilemedim ben tipe göre seç madem ikisine de birşey hissetmiyorsun.. O an içimden öyle küfürler geçiyor ki. Aslında ona değil kendime. Hiç bir halt olamadığım için. 5. - 6. kere aldığım dersleri hala veremediğim için,yenilgiyi kabul edip sınava bile girmediğim için.. Bu kadar güçsüz olduğum için.. O küfürleri bağıra bağıra bir saydırabilsem belki rahatlayacağım ama hep içime..

 Şimdi bir de psikologa gidince ne anlatacağım ki düşüncesi sardı. Anlatacağım dinleyecek anlatacağım dinleyecek.. Ee ne diyecek yani.. Gidip denemeden bilemeyiz tabi. Rahatlamak için gittiği şeyi bile bu kadar düşünen başka var mıdır acaba merak ediyorum.

 Şimdi önümde iki sınav daha var. Sanırım bu gidişle onlara da girmeceğim. O hocaların suratları hep gözümün önünde. Çık dışarı deyip sözlüden atışları. Geçen gün rüyamda onlardan birini gördüm. Köpek var bir tane. Hayvan yola koşuyor,bir araba çarpıyor buna. Ben konuşuyorum hemen alıyorum arabaya. Bir kliniğe götürüyorum. Hayvan gözlerini açıyor. Hafif bandaj filan yapıyor kadın. Sonra tam hayvanı geri alıcam kucağıma. Bu hoca bozuntusu geliyor bir anda içeri,nasıl geldiyse artık. Hayvanın göğüs kafesine tekme atmaya başlıyor. Ben küfürler ediyorum,ağlıyorum,adama vuruyorum ama adama sıfır etki. Sonra uyandım o psikolojiyle. Yani nasıl canavarlaştırdıysam adamları gözümde. Bir de çoktan mezun olan bazı arkadaşlar,bana hep öneride bulunurlardı,hoca kötü birşey dese bile yağ çek sınavda. Adam bana aşağılar gibi baktığı an ben kopuyorum zaten,suratımda sıfır ifade içimde küfürler.. Karşımda başka bir öğrenci yıkama yağlamada halbuki..

 Benden çok daha az bilip geçenlerde oldu zamanında,sözlü sonuçta,adamda uyandırdığın fikre bakar. Haksızlık çok evet. Bu klişe laflar herkesin dilinde. Ama artık haksızlık var diyen nerdeyse herkes mezun. Ben ? hmm  evet bu yaz tüm sınavlarımı verirsem 1 senem daha var. veremezsem daha da uzayacak.

 Bugün Kenan Işık'ın sunduğu bilgi yarışmasında bir çocuk çıktı. Okul bitmiş,İsveç'de doktora mı ne yapıyormuş,atom parçacıkları üzerine sanırım tam hatırlamıyorum. O an anneme baktım,kadının içi gitti. O an bazı filmlerde olurya parça parça olursun yok olursun bir anda,öyle olmak istedim o an.. Ciddi ciddi yok olmak istedim.. O an babama bakmadım,surat ifadesini görmedim ama 'Bizim kız neden böyle oldu,nerde hata yaptık' demiştir içinden büyük olasılıkla..

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Kıl-tüy isleri

 Bugün bir şeylerle uğraşırken bir hayal kurdum. Hiç bu alışkanlıklar yok. Hangi alışkanlıklar ? Konuya nasıl girmeli bilemedim bir an :)

 Hiç ağda,epilasyon olayları yok. İcat edilmemiş yani öyle bir şey. Kadın erkek aynı,öyle geziniyoruz orman gibi ama hiç de garipsemiyoruz. Kimse de 'ıyk..!,öyk. şuna bak,bacağını gördün mü?' falan demiyor. Hatta bazı bölgeler için özel alışkanlıklarımız olmuş, herkes dilediği renge boyatıyor falan,kuaföre gidiyoruz saç için gider gibi..
 Doğal takılanlar da var tabi,boyatmam ben diyenler.. Çılgın ruhlar maviye,yeşile boyatıyor, ya da bir kaç renkli yapıyorlar. Kimisi saçıyla aynı renk yapıyor,platin sarı filan..

 Kötü olmazdı hani,şimdi düşününce iğrenç geliyor tabi ama hiç ağda olayı icat edilmeseydi herhalde hiç birimize iğrenç gelmezdi. Erkekler aralarında 'Benimkinin şu renk biliyor musun' filan derlerdi belki :p

 Hatta pornolar bile farklı olurdu şimdi düşününce. Alışmışız yada ben alışmışım hep kaymak gibi görmeye.. (Porno izleme huyum yok,hayır tabiki :p )

 Şimdi bunları yazarken bu ağda ne zaman icat edilmiş,nedir? merak ettim.. Hemen bir bakmalı.. Ve evet okuduğuma göre, sahte para yapmaya çalışan bir Lidyalı (bilinen 3. sahtekarmış kendisi) karışım hazırlarken sakarlıkla üstüne dökmüş, soğuyunca hızla çekmiş vee kaymak gibi bir ten :) Eh Lidyalı...

22 Temmuz 2012 Pazar

:)

 Bugün daha pozitif düşünebiliyorum,bunu fark ettim.. Olabildiğince mızmızlanmayı bırakmaya çalışacağım artık.. Yeni kararlar aldım kendimce,minik önemsiz kararlar ama yine de mutluyum. Fark ettim ki insan hep negatif düşünmekten,hep bir şeyleri bahane etmekten çok şeyi yapmaz olabiliyor.

 Eskiden iki üç günde bir kitap okuyan ben fark ettim ki artık elime kitap bile sürmüyorum,vize dönemim, final dönemim,şimdi de quizler var diye diye bahaneler sallamışım kendimce.. Ee yaz geldi,şimdi de büt geldi.. Bu gidişle işti bilmem neydi ben bu bahaneleri hep bulurum düşüncesinden yola çıkarak artık küçük küçük değişimler yapmaya karar verdim.. Ki bu kararın verdiği iç huzur bile süper..

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Kalıplar

 Anlayamadığım pek çok şey var.. Bunlardan biri de müslümanlık,ramazan konuları.. Malum yaz tatili diye annemlerin yanındayım. Heryerde haberlerde reklamlarda gazetelerde gördüğümüz şu ramazan paketlerinden babama da gelmiş. Gece zaten görmüştüm ama bir şey dememiştim. Sabah dayanamadım annem de ordayken,babama neden bunu getirmişler ki sana dedim,ne gereği vardı dedim. Babam bir şey demedi,herkese veriliyor gibi bir şey dedi konu kapandı. Aradan belki iki saat geçti,annem odama geldi,ben de o sıra ders çalışmaya zorluyorum kendimi. Dediği şey; 'Sakın başkaları yanında böyle bir sözü bir daha kullanma,ne gerek var ne demek,biz de makarna yağ kullanmıyor muyuz,babana bunu nasıl dersin' Zaten tatilde olduğum halde tatil adına geçirdiğim bir dakikam bile yok. Geçirdiğim en berbat yaz tatilini geçiriyorum,herkes bu kız ne zaman mezun olabilicek modunda. Bu kadar stresliyken gelip böyle deyince bende sinirlendim tabi.. Kendi açıklamamı yaptım ama çıx,yok,ı ıh.. senin ne dediğinin zerre önemi yok,yani benim de bir fikrim var ki o yüzden öyle dedim. 'anne dinlemiyosun bile' yok çıx yine aynı,en sonunda kapattık konuyu ve yazlığa gittiler..

 Oldum olası anlayamadım ve hala anlayamıyorum. Büyük bir olay haline getirilen ramazan aslında ne? Benim ramazandan anladığım şey insanların birbirine yardım etmesi,aç olanın halini anlamak için aç kalması, ihtiyacı olanlara destek çıkması vs vs.. Eh.. Sen hiç ihtiyacı olmayan birine ya da birilerine o paketleri dağıtınca ne oluyo? sevap mı bu ne anlamadım gitti..

 Yani bazı kesimler var,olay tamamen hikaye.. Adam bütün gün yemek yemiyor, 40 derecede susuz geziyor ama akşama saray sofrası gibi bir sofra,her şey abartı,normal 11 ayda yemediği miktarda yemekler.. Aç olan insan akşam olunca o sofrayı elde edebiliyor mu? Hayır.. Ee o zaman bunun mantığı nerde ya da neden bu gösteriş..

 Kurban bayramı mesela.. Sen koca bir hayvanı kesip derin donduruculara stokluyorsan ben daha sana ne diyebilirim ki..Çoğu şey sadece yapılmak için yapılır olmuş ama nedenini,neden yaptığını sorgulayan yok,hikaye hepsi.. Ondan sonra kendi öz annem bile bana 'Sakın ateist olduğunu başkalarının yanında söyleme,ilerde başına iş açılabilir. Zaten bende hayatta en çok allaha inanmayandan korkarım' diyebiliyor. Sen kötülüğü sadece allah korkusu yüzünden yapmıyorsan, allaha inanmadığında her kötülüğü yapabilicek karakterdeysen, eh ona diyebileceğim hiç bir şey yok..


19 Temmuz 2012 Perşembe

Fortçu ?

 Neyi yazasım varsa onu yazıcam diye karar almıştım een başta..

 Bu iğrençlikten, bu adilikten ne zaman kurtulabilecek acaba bu şehir,bu ülke,ya da dünyanın her neresinde varsa artık.. Hoop herkes herkesin üstünde 'fırsat bu fırsat' deyip yaşına başına bakmadan ellemeye,pörsümüş olduğuna emin olduğum bir taraflarını sürtmeye kalkışan adamlar ne zaman bir silkelenip kendinize geleceksiniz! Oturuyorsa da koluna artık yapacak bir şey yok modunda amcalar var etrafta oldum olası.. Allah vere o otobüsten inip ailesine karısına kızına gidiyordur hiç birşey yokmuş gibi.

 O kadar olağan olmuş ki artık böyle tipler ve yaptıkları.Yani sanki yandaki adama onu şikayet etsen o da tepki vermeyecek ki burası sözde gayet modern bir şehir.Normalde erkeğin bazı açılardan daha üstün olmasından şikayetçi biri değilim. %100 eşit değiliz bana göre,ki bu çok başka bir konu ama böyle adamların o an aletini kesip ağzına sokasım gelmiyor değil..


Zorunda mıyım?

 Öyle anlar var ki, sanki hep hayatın dışındaymışsın gibi.. Birşeylerden hep eksik kalıyormuşsun gibi. Sanki hayat çevrende akıp giderken,dönerken sen mal gibi olduğun yerde kalıyormuşsun gibi,belki daha da gerileyerek.. Herkes ilerleme peşindeyken sen bir türlü ne yapacağını,ne yönde yol alman gerektiğini bilemeden aynı yerde dikilip duruyorsun.. Çevrendekileri gördükçe 'ben ne yapıyorum ya!' oluyorsun. 'düzelmelisin,çeki düzen vermelisin' oluyorsun.

 Şuan nereden aklıma geldiyse çocukken annemlerle bir yere giderken arabayı telaşla durdurduğum bi an aklıma geldi,nereye gittiğimizi bile hatırlamıyorum ya da orası ne yoluydu. Yola yakın bi uzaklıkta tren yolu görmüştüm,tren yolunun ortasına uzanıp fotoğraf çekeceğim diye durdurmuştum arabayı. Sonra baya bi koştuğumu hatırlıyorum,'yakın sandığım raylara bak,bi gelemediler' diyip yorulup tarlada yürümeye başlamıştım sonra. Sonunda varınca uzanıp fotoğrafı çekerken yaşadığım sevinç o kadar büyüktü ki sanki yıllarca hayalini kurduğum birşey yapmışım gibi. Şuan neyi başarsam,neyin üstesinden gelsem o derece içten bir şekilde sevinç yaşarım bilmiyorum.. Tüm duyguların en içteni çocuklukta kaldı denir ya hep,belki de doğru..




 Bugün 8-8,5 saatlik bir yolculuk yaptım. Normalde otobüs yolculuklarını sevmem,herkes fosur fosur uyurken ben asla uyuyamadığım için genellikle gözümden uyku aksa bile gözüm hep tepedeki o dijital saatte olur,az kaldı diye diye. Ama bazen bu süre insana terapi etkisi de yaratabiliyor,kimsenin sizi ellemediği 8 koca saat. Bugün de öyle bir yolculuk oldu gibi.. Sanırım bazı durumların içinden çıkamadıkça daha da batıyorum. Battıkça daha da batıyorum. Kendi içimde yani.. Kimseye anlatamadan.. Dışarıdan çabalıyormuş imajı vericem diye kendimi zorlamaktan gitgide daha da bunalıyorum,tükeniyorum. Bazen öyle bir noktaya geliyorum ki, 'Ben hayatı sevmek zorunda mıyım ? Herkes hayatı sevmek zorunda mı sanki? ' oluyorum..


 Bugün bunları düşünürken o kadar komiğime gitti ki, yani yapabilmekle yapamamak arasında bir çizgi var.. Günlerdir Toksikoloji çalışıp neyden hangi dozda alsam ne olur bilerek bunları düşünmek,ama işte hep o çizginin gerisinde durmak. Sadece bu konuda değil, hayatla ilgili olumlu  kararlarda da böyle bir çizgi var aslında,bu çizgide de bi şekilde geride durmayı başarıyorum,sonuç olarak elde var sıfır:)

 Ne negatif ne pozitif..